Özellikle biz kadınlar kilo vermek veya formda kalmak
için her türlü yola başvururuz. Fakat öyle güzel hamur işlerimiz, tatlılarımız,
kızartmalarımız var ki, irademizi uzun süre korumak zor gelir. Sonunda sabrımız
tükenir, ya şok diyetlere başvururuz ya da durumu kabullenir, vazgeçeriz. Sebebi
de şok diyetler genelde hüsranla biter, kıtlıktan çıkmış gibi yemeğe saldırırız
sonrasında ve kısa sürede giden 2 kilo da aynı kısa sürede geri gelir belki
fazlasıyla. Sağlıklı beslenmeyi ise benimsemek zaman ister, o süre içinde de
yorulur, irademiz kırılır ve vazgeçeriz. Ben de 25 yaşına kadar hayatında diyet
yapmamış biri olarak son 5 senede aldığım fazla birkaç kiloyu vermekte epey
zorlandım. 2 senedir epey bir çaba içerisindeyim. Sürekli vazgeçme ve yarıda
bırakmalar yüzünden bir türlü eski pantolonlarımı giyinemediğim için
yaptıklarımı ve yapacaklarımı yazma kararı aldım. Belki bu sefer hedefe
ulaşmadan salmam kendimi:)
Ömer'le tanıştığımda 36 beden esnemeyen kot pantolon
giyiniyordum ve o yaşa kadar hiç diyet yapmamıştım. Hani yiyip yiyip kilo
almayan ve diğer tüm kadınların sinirlerini bozan tipler vardır ya, ben tam
olarak öyleydim. Yediklerine dikkat etmek, kilo aldıran yiyeceklerden sakınmak
falan yoktu yaşam tarzımda. Acıktıysam saatin hiçbir önemi yoktu benim için.
Gece yarısı da olsa kalkar patates kızartır, yarım ekmek arası yapıp ketçap
mayonezle bir güzel yerdim. Bir kerede koca bir yaş pastanın yarısını
indirirdim mideye. Bir de ben 12 yaşımdayken annemle babam börek salonu
açmışlardı. Konsept biraz değişse de hep gıda işi yaptılar ve hep hamur vardı işin
içinde:) Ben de tam bir hamur işi bağımlısı olarak günde 3 öğün poğaça, börek
yedim 25 yaşıma kadar. Neden mi 3 öğün? Esnaf oldukları için uzun saatler
çalıştıklarından akşam evde yemek yapmak yerine börek yer öyle giderdik eve. E kahvaltı
ve öğle yemekleri de oradan. Daha ne olsun?
Buna rağmen hayatımın her dönemimde hep "çok
zayıfsın, fiziğin ne kadar güzel, inceciksin iltifatları" aldım. Aslında
hiçbir zaman çok ince olmadım. Hep 36 bedendim ama vücut yapım kemikli değil,
daha çok etlidir. Bacaklarım çok ince olmadı hiç ama hep ideal ölçülerdeydi. İç
bacak sorunu diye bir şeyden haberim yoktu. Kilo alma ve vücut yapısı konusunda
tamamen anneme benziyorum. O da seneler önce geçirdiği ameliyata kadar yeme
konusunda benim kadar rahat olmasına rağmen kilo almazdı. Sonrasında ilaçlar
tedavi süreci falan aldı kilo, hala devam ediyor ilaç kullanmaya ve artık kilo
vermedi imkansıza yakın. 15-20 kilo kadar fazlası var. Her neyse konumuza
dönelim.
Kilo almıyordum fakat kilo almıyorum diye hayatım boyunca
hiç spor yapmadığımı zannetmeyin. Lisede okulun step grubundaydım. Sene sonuna
yakın kuruldu grup ve yalnızca birkaç ay devam etti, zaten son sınıftık. O
zamanlar Büyükçekmece'de yaşıyorduk ve bilen bilir, güzel bir sahili vardır
oranın. Liseden mezun olduğum 2003 yazında bisikletsiz evden çıkmaz oldum.
Öğlen evden bisikletle çıkar, akşam 11 gibi dönerdim eve. Tüm o saatler boyunca
akşam arkadaşlar toplanana kadar sahilde, ara sokak ve caddelerde, kısacası
Büyükçekmece'nin her yerinde bisikletle dolaşır, akşam arkadaşlar gelince
kumsalda voleybol oynar, hava kararınca da yarım saat kadar yüzer öyle giderdim
eve. Tüm günüm hareketli geçerdi. Sonraki seneler öyle olmadı tabi. Daha az
aktiftim fakat yeme konusunda aynı rahatlık vardı yine. Demek ki spordan
değildi kilo alışım. 2009 da taşındık Başakşehir'e ve tüm hayatım değişti.
Taşındıktan 2 sene sonra Ömer'le tanıştım. Kışın
tanıştığımız için havanın soğuğundan evde takılırdık her akşam. Tabi her akşam
film izlediğimiz için öncesinde markete gider 6 paket (3 bana, 3 Ömer'e)
çerezza patlamış mısır, yanına 1 büyük paket cips (o ara barbekü soslu fritos
favorimdi) alırdık. Bu arada filme başlamadan akşam yemeği olarak ya dürüm
çiğköfte alır ya da yarımşar ekmek tost yapar yerdik. Evde yemek pişirmeme
alışkanlığı uzun yıllardır vardır. Hala yemek yapmaz annem, iş yerinde yer öyle
giderler eve. Film bitmeden zulamız biter diye korktuğumuzdan yanına yedek bir
şeyler de aldığımız olurdu marketten. Kısa süre sonra ben üniversiteye
başladım. Hazırlık sınıfının ilk yarısında "ne kadar incesin" sözünü
duymuşluğum vardı. Fakat ikinci döneme geldiğimizde alaylı bir tonda "bu
ara çok incesin"e döndü o söz. Ne olmuştu? Neden fark etmedim? Veya neden rahatsız
olmadım hiç? Tayt ve tunik rahat olduğu için o ara hep öyle giyiniyordum. Sonra
bir baktım okul başında giyindiğim pantolonlar kalçadan geçmiyor. Zayıf hallerimde
52-53 kilo civarıydım. Tartılma gibi bir alışkanlığım olmadığı için kilo
aldığım zamanlarda da tartılmak aklıma gelmedi. Fakat şimdiki halime bakarak o
zamanlar 65'i görmüş olabileceğimi düşünüyorum.
Sonra kendiliğinden gitti o kilolar. Yaz geldi, okul
tatile girdi. Havalar ısınınca evde oturup film izlemeler azalıp bitmeye
başlayınca abur cuburlar da yenmemeye başladı. Diyet hiç yapmadığım için aklıma
gelen bir seçenek olmadı. Ancak yazın sıcağında evde oturmak yerine dışarı
çıkmamızla abur cubur yememem bile yetmişti. Yaz sonunda okul yeniden
başladığında pantolonlarıma girmeye başlamıştım. Hiç spor veya diyet yapmadan
hem de. Okulda farkı görenler nasıl o kadar zayıfladığımı sormuştu hatta. Ama özel
bir çaba ve dikkatle gitmediği için her an geri gelebilirdi kilolar. Nitekim
geldi de. Bir önceki sene kadar olmasa da yeniden kilo aldım çünkü abur cubur
olmadan yaşayamaz hale gelmiştim o kış. Cips yemeden oturup bir şeyler izleyince
ağlamaklı olacak kadar mutsuz hissediyordum kendimi. Markete çıkıp alıyordum
yine. O kış da kilo aldım. Yazın birazı yine gitti ama tamamı değil.
Bir sonraki yıl, yani okulun son senesinde evlenmeye
karar verdik. Bizim evlenme hazırlıkların başlamasıyla nikah günümüz arasında
1.5 ay var. O kadar kısa bir sürede, yaşamak istediğimiz semti seçmek, ev tutup
eşya işini halletmek durumunda kaldık. Koşturmaktan ikimiz de ciddi anlamda zayıflamıştık
zaten ama sonrasında yine evde oturup film izlemekten yeniden kilo almaya
başladım. Bu sefer şansa bırakmak istemedim ve diyet, sağlıklı beslenme, spor falan
ilgi alanlarım arasında birinci sıraya yükseldi. Sürekli okudum, araştırdım,
spor ve diyet yapanları gözlemleyip kafamda yapılan doğru ve yanlışları
tartmaya başladım. Onlarca yöntem ve diyet vardı. Hala da öyle. Her kafadan bir
ses çıkıyor. Biri "ekmeksiz diyet olmaz" derken diğeri "ekmeğe
dokunmayın, yerine ceviz, badem ve baklagillerden, tahıllardan yiyin"
diyordu. Kimi "yağ kötüdür" derken ""kimi
"karbonhidrattan uzak durun" diyordu. Bir de sosyal medyada, birkaç diyetle 10 kilo
verip diyetisyen/yaşam koçu kesilenler var ki sormayın.
Bir doktor bana çok uzun süre ve fazla abur cubur yediğim için metabolizmamın dengesi bozulduğu için kilo almaya başladığımı, o alışkanlığımı bırakıp biraz daha hareketli bir hayat yaşamaya başlarsam metabolizmamın eski haline döneceğini söylemişti. Abur cuburu bırakmaya çalışırken bir yandan da deneme yanılma yöntemi ile kendi vücudumu, metabolizmamı tartmaya, tanımaya başladım. Ekmeksiz yaşayamam derdim hep. Hala da zorlanırım o ayrı, hafta sonları kahvaltıda veya dışarıda yemek yerken ekmeksiz cidden zorluyor beni. Ancak geçen sene 1 ay hiç hamur işi (ekmek dahil), tatlı ve kızartma yemedim. O sürede az çok anladım karbonhidratın bana
aslında rahatsızlık verdiğini. Nohut hariç baklagili zaten sevmem. O bir ayda spor
da yaptım. 4 kilo verdim o ay fakat ilginçtir ki 4 kilodan daha büyük farklar
oldu bende. Selülitler neredeyse tamamen kayboldu, yanlarda simit denen bir şey
kalmadı, ciddi orada sıkılaştım ve ayrıca cildimde de çok ciddi farklar oldu.
Hedefe belki 2 hafta kalmıştı fakat tam o sıra tatile çıktık ne sağlıklı
beslenme kaldı ne spor. Tatilin ilk 2 günü koşmaya devam ettik fakat rahat daha
cazip geldi. Bir kere bırakınca bir daha da adapte olamadım. Şimdi keşke devam
etseymişim koşmaya diyorum.
Onlarca kez diyete ve spora başlayıp başlayıp bıraktım.
Kilo olarak tartıda çok gelmiyorum ve beni görenler fazlan yok ki senin derler
genelde fakat eski halimi bilmiyorlar ve selülitler aldı başını gidiyor. Yağ
oranım yüksek. Benim için önemli olan yağ oranımın düşmesi. Bahsettiğim 1 ay
hariç hedefe pek de yaklaşamadım. Bugün itibariyle yeni bir başlangıç yapıyorum.
Kendimi çok sıkmak istemiyorum hemen bıkmamak için fakat belli kurallar
koyuyorum artık. Listemi yapmaya başladım, bir kısmı tamam. Bu konuyu bir yazı
dizisi şeklinde sürdürmek istiyorum yoksa sayfalarca yazı olacak, tek seferde
okuması epey sıkıntı olur. Yarınki yazımda, yukarıda bahsettiğim 1 ayda neler
yaptım, şubat ayına kadar nasıl bir yol izleyeceğim onu anlatacağım önce. Sonra
doğru ve yanlış bulduğum diyetler hakkında biraz bilgi vereceğim sırasıyla.
Bu arada listemdeki maddelerden biri bugünden itibaren düzenli
olarak yürüyüşe başlıyorum. Günde 6km, benim 1 saatimi alıyor. Bu akşam
yemeğinden önce çıkacağım. Saat 17.00 gibi. Bana katılmak isteyen olursa günde
6km yürüyüşünü yapsın. Belli aralıklarla kendimizde gözlemlediğimiz değişimleri
yorumlar kısmında paylaşabiliriz, çok da motive edici olur:)
Son olarak bu sabah tartı 56.6 idi, gün gün
paylaşacağım:)
Şimdilik hoşça kalın.
Not: Diğer yazılarda da bu yazıda da paylaştığım fotoğrafların tümü bana aittir.
Devamını okumak için tıklayın
Devamını okumak için tıklayın
Cnm yürüyüşün faydası çok çok emin ol ve birde yendiklerinede dikkat edince hersey yolunda gidiyor kilolarda:)
YanıtlaSilBloğunu takibe aldım..
Evet, çok faydası var, fakat hiç uzun süre devam ettiremedim ben :) evde farklı sporlar yaptım youtube videolarıyla. Onların da çok faydasını gördüm ama bu sefer amacım en az 3 ay düzenli yürüyüş. alışkanlık haline gelsin istiyorum. Kendimde ne gibi değişiklikler olacak merak ediyorum :)ben de aldım takibe;)
SilBegendim 2 tavuk fotonuda eklemissin 😀😀
YanıtlaSil:) tavuk forever :D
SilGayet sağlıklı ve leziz görünüyor :) sedefilemodamakyaj.blogspot.com.tr
YanıtlaSilGayet sağlıklı ve leziz görünüyor :) sedefilemodamakyaj.blogspot.com.tr
YanıtlaSil