18 Ocak 2016 Pazartesi

En Kötü Tatil Hikayesi 2

çeşme alaçatı turu
İkinci gün sabah erkenden kalkıp kahvaltı yaptık. Kahvaltı açık büfeydi fakat büyük bir servis tabağını doldurabileceğiniz sayıda çeşit olan açık büfelerden değil. Klasik kahvaltıdan farksızdı. Neyse ki doyduk, ona da şükür. Otobüse bindik ve Eski Foça'ya doğru yol aldık. Eski Foça küçük ama çok güzel bir yer. Bir saat kadar sonra tekne turuna geçtik. Tekne küçüktü fakat 43 kişi sığdık. Teknenin üst katında yere atılmış minderler vardı, hemen yayıldık. Bir süre sonra alt katta oturan bir grup üyesi bayan yukarı çıktı ve "oo, ne güzel yayılmışsınız, kalkın da bize de minder verin ya" diyerek kızlardan birinin altından minderi çekip aldı ve aşağı indi, kimsede ses yok. Herkes birbirine bakıp gülmeye başladı:)

Gidilecek ilk koya varana kadar gruptakilerle sohbet ederken aramızdan biri "sizin odada da böcekler var mıydı?" diye sorunca akşam ışığı açmadığımıza şükrettik. Anlaşılan o ki ışığı açmayan tek çift bizmişiz. Kimi uyurken duvarda yürüyen, kimi çekmeceyi açtığında kaçışan, kimi banyoda cirit atan böcekler görmüş. Feci yani.Tabi kimse adam akıllı uyku çekememiş tedirginlikten. Biz gerçekten iyi ki açmamız ışıkları. Aksini düşünmek bile istemiyorum. Rehbere anlattık böcek hikayesini. Grupta biz hariç herkes görmüş böcekleri ama anladık ki rehber de kör kütük kafayı vurup yatmış. "Akşam bana haber verseydiniz ben kıyameti koparırdım, neden söylemediniz" diyerek böcek falan görmediğini bize belirtti. Tüm yol boyu çay/kahve için sıcak su bulamayan arkadaş gece gece oteli mi ilaçlatacaktı yoksa başka otel ayarlayıp bizi oraya mı geçirecekti bilmiyorum. Kıyameti koparmak o bağlamda ne yapmak demekti, tam olarak anlayamadım.

Fethiye'nin koylarının güzelliğinden bahsetmiştim Likya Hikayesi adlı yazımda. İzmir yaşamak için çok güzel bir şehir ama tatil için koyları pek güzel değil. Dört koy gezdik, hiçbiri Fethiye'nin en az güzel koyunun yanına yaklaşamazdı. Su inanılmaz soğuktu. Sanki denizde değil Köprülü Kanyon'da (orada da rafting harika, tavsiye ederim) yüzüyorsunuz. Koylardan iyi olan bir tanesinde yüzerken deniz gözlüğü takmak için 3 saniyeliğine kafamı eğip kaldırdığımda başım tekneye çarptı. Deniz sadece soğuk değil çok da akıntılıydı. Tekne kendi etrafında dönüp duruyordu. Hemen geri hamle yapıp geri yüzdüm, sert bir şekilde çarpmadı kafam, gayet iyiyim:) Tekne sahipleri de bundan yakınıyorlarmış. İzmir'in denizi çok soğuk olduğu için tekne turu senenin iki ayı yapılabiliyormuş. Geçen yazımdaki ayağımızı sokmadığımız koylar bu turda gittiğimiz iki tanesiydi., Derinlik dört metreyse üç metresi yosunla kaplı olan koylar vardı. Berrak bir su göremedik pek. Bunda turun tabi ki bir suçu yok. Tavla oynadık, bira içtik, sohbet ettik. Bir ara jandarma yanaştı tekneye. Tekne sahibi kadın çabucak gelip bira şişelerini topladı. Alkol ruhsatları yokmuş. Deniz soğukluğu yüzünden sadece iki ay tur düzenleyebildikleri için ruhsata masraf yapmak istememişler. Bizim için bir sorun teşkil etmedi bu durum ama madem yaşadıklarımızı anlatıyorum bunu da es geçmeyeyim dedim.

Bir önceki günün akşamı rehber hanım kızımız şirketi arayıp bizim sürekli şikayet ettiğimizi, hiçbir şeyden memnun kalmadığımızı bildirmiş yetkililere. Tekne turu dönüşünde bizim rehber kız gitti yerine şirketin en iyi rehberi olduğunu söyleyen "Mehmet Ali" adında bir rehber geldi.  Sıradan bir rehber değildi. Bize tur satışını da o yapmıştı. Ayrıca turları organize etmekten o sorumluydu. Otobüse binip kendini bize tanıttı ve uzun uzun vaatlerde bulundu ve o dakikadan sonra her şeyin harika olacağına söz verdi. Öyle coşkulu, öyle enerjikti ve o kadar çok konuşuyordu ki ben en azından bundan sonrası iyi geçebilir tatilin diye düşündüm. Ancak Ömer "fazla sıkıyor, boş konuşuyor, bak gör bu da fiyasko çıkacak" dedi. Umarım öyle olmaz diye içimden geçirdim ama nedense Ömer haklı galiba diye düşündüm. Bu arada rehber kendini tanıtırken ismini söyledikten sonra ısrarla belirttiği bir şey vardı. "Bana ne derseniz deyin, istediğiniz lakabı takın, isterseniz 'şşt' diye bile seslenebilirsiniz ama n'olur Memoli demeyin" diye defalarca söyledi. O an "eğer durumu kurtaramazsan yaktım seni Memoli" dedim içimden. 

Yeni rehberimiz konuşmasını bitirir bitirmez kahve servisine başladı. Çay ve kahveleri otobüsün çanta, mont falan koyduğumuz raf gibi bir yeri vardır ya tavanında, oradan aldı. Bize servis yaparken "bu çay kahveler tur başından beri otobüste miydi?" diye sordum şaşırarak ama daha çok da kızmış bir şekilde. Eski rehberimiz sürekli tur şirketini suçlamıştı bu tür aksaklıklar yüzünden. Bu rehber de tahmin ettiğiniz üzere eski rehberimizi suçladı "dönünce ben hesabını soracağım bunların" diyerek. Sonunda içebilmiştik otobüs kahvemizi. Rehber kız hiç de umurumuzda değildi o an, başına ne gelirse hak etti diye düşündük:)

Tekne turu bittiğinde zaten akşam olmuştu. Otele gittik. Bu turda Likya'da olduğu gibi her gece aynı otelde konaklama durumu yoktu. Bu sefer böcekli otele gitmeyeceğiz diye sevinirken gittiğimiz otel bomboş bir yol üzerinde biz önünde durana kadar ışıkları bile yanık olmayan bir oteldi. Odaya çıkınca her ihtimale karşı çantaların fermuarını bile açmadık. Yatak altını, banyoyu ve çekmeceleri kontrol ettik. Böcek yoktu. İnip yemeği yedikten sonra otelin girişindeki sandalyelerde oturup sohbet ederken tur rehberimiz "Memoli" bizi Dikili sahildeki barlardan birine eğlenmeye götürebileceğini söyledi. Biz işimizi garantiye almak için, "rezervasyon ve gece 12.30 da otelde olma şartıyla geliriz" diyerek rezervasyon işini ve ertesi sabah erken kalkacağımız için çok geç saate kalmayacağımızı kesinleştirdik. Malum bayram tatili, her yerin tıklım tıklım olması çok muhtemel, ayrıca yorgunuz, Ömer'in dişi hala ağrıyor. Bir telefon görüşmesi yaptıktan sonra rezervasyonun tamam olduğunu duyurdu. Fakat şoför zaten tur başından beri tek başına araba kullanıyordu. (ikinci bir şoför yoktu yani) çok yorgundu, sabah yine erkenden yola çıkacaktık ve ertesi günün gecesi de sabaha kadar İstanbul'a araç kullanacaktı. Bu yüzden şoför için kişi başı 5-10 tl kadar toplayıp kendisine vermeyi teklif etti. Biz de "eğlenelim de o mühim değil" diye düşünüp gruba katıldık.

Sahilde bir bara girdik. Canlı müzik yapan yerleri normalde pek sevmem aslında. Grup çok iyi değilse gerçekten rahatsız edici oluyor. Biz vardığımızda Duman'ın şarkılarından biri çalıyordu. Öyle güzel söylüyorlardı ki onlar olmadığına emin olmak için dikkatlice baktım sahneye. Mekan gerçekten güzeldi fakat 2 kişilik bile boş yer yoktu. Kimse Memoli'ye "hani rezervasyon yaptırmıştın sen?" diye hesap sormadı. Aksine barın üst katındaki lokal gibi, yerleri halı kaplı ve kahveye benzeyen  bir odaya masa taşımaya başladı grup üyeleri. Biz yine dumura döndük çift olarak. Önce seyrettik durumu ama sonra orada oturmak istemediğimizi söyleyerek dışarı çıktık. O sırada gruptan birkaç kişi hala masa ayarlamaya çalışırken rehber yanımıza geldi ve hemen yakındaki başka bir mekanla telefonda görüştüğünü ve orada yer olduğunu söyleyerek bizi oraya götürdü. O mekanda da canlı müzik vardı ama iyi değildi. Boş olan iki masa dört sandalye vardı toplam, biri bir köşede, diğeri öbür köşede. O gece eğlenceye çıkan kişi sayımız ise on üçtü. İçeride kısa bir süre ayakta dikildik. Bu sırada gruptan 3 çift durumdan çok rahatsız olduk ve 6 kişi, birlikte oturmak istediğimiz konusunda ısrarcı olduk. Gruptan başka bir hatun ise "istediğiniz yere oturun" diyerek grubun geri kalanı ile arka taraflara doğru gitti. Ne diğer grup üyeleri ne de rehberin umurunda değildik anladık ki.

Biz kimseye bir şey söylemeden dışarı çıktık 6 kişi ve sahilde yürümeye başladık. Herkes öfkeli ama geceyi kurtarma derdindeydi. Dondurma yedik, oturup çay içtik ve bu sırada tek konuştuğumuz konu turun ne kadar kötü olduğuydu. Bu sırada bizi arayan soran olmadı. Kimse ortadan kaybolduğumuzu fark etmemişti veya umursamıyordu. Bunu fark ettikçe daha da arttı öfkemiz. Onlardan ses çıkmayınca saat 00:00'da Ömer aradı rehberi. "12:30 da otelde olacaktık unutma, biz sahildeyiz geliyoruz birazdan" diye bir hatırlatma yaptı. Acele etmedik, aheste aheste yürüyerek geri döndük, Barın önüne vardığımızda tekrar aradı Ömer. O sırada saat 12.30'du. Çoktan otele varmış olmalıydık normalde. Kapıda bekledik on beş dakika kadar. Sonra Ömer içeri girdi ve rehberi bulup elini adamın omzuna atarak "bak kardeş, saat 1'e çeyrek var, 12 buçukta otelde olacağız demiştin, deminden beri dışarıda bekliyorum eğlencenizin bitmesini ama yoruldum, hadi artık" diye sert bir tavırla uyardı rehberi. 5 senedir o kadar haksızlıkla karşılaştık, hiç birinde hakkını aramak için salon erkeği havasını bozmayan adam birden bire Kurtlar Vadisi'nden fırlamış bir hale büründü. O halini hiç görmemiştim ve beni hiçbir şeyle bu kadar şaşırtmamıştı o güne kadar. 

Grup bardan çıkana kadar bir 10 dakika daha geçti. Hemen otobüse bindik ve otele döndük. Otele varışımız on dakikadan fazla sürmedi fakat grubun tamamı sarhoştu, alkışlarla rehbere tezahürat yapıp ıslıklar çalmaya başladılar. Kızlardan biri yanıma gelip diğerleri hakkında bir şeyler anlattı. Sarhoşken de gıybet yapabilenler varmış onu öğrendim:) Biz 6 kişi grubun rehbere karşı olan memnuniyetinden dolayı iyice bozulduk tabi. Kimse bizim mağduriyeti önemsemiyordu. Farkında da değillerdi zaten. Normalde grup olarak yapılan saçmalığa itiraz edebilecekken 6 kişi kalmıştık. Otele vardık, otobüsten inerken Ömer'in Memoli'ye "sen bir gelsene şöyle konuşalım" dediğini duydum. Yanında gruptakilerden biri daha vardı. Kenara çektiler rehberi. 3. çiftin beyi ise o ara ne olduysa odasına çıktı sanırım, ortalıkta yoktu. Olan bitenden haberi var mı hala bilmiyorum. Ben odaya çıktım.

Ondan sonraki 1.5 saat ben odadaydım. Hikayenin sonuna az kaldı. Normalde 2 bölümde bitireceğim demiştim fakat Ömer!in eklemelerine ihtiyacım var. Ona da ancak akşam geldiğinde yazdırabilirim. O yüzden son bölümü yarın sabah yayınlamak durumunda kalacağım Lütfen kusura bakmayın.

Yazının devamı için tıklayın
izmir çeşme










5 yorum:

  1. Merhaba :) sizi bugün sosyal medya kafe-sosyal blog mail grubuna göndermiş olduğunuz mail sayasinde keşfettim ve bloğunuzu da takibe aldım.Tatil yazınızın devamını da merakla bekliyorum :)

    YanıtlaSil
  2. Yarın öğlen saatlerinde gelecek devamı :) beğenmenize çok sevindim

    YanıtlaSil
  3. Yurdum İnsanı hemen de nasıl ortama uyum sağlamış. 😅😅 Tatile gidip barda masa sandalye taşıyacak kadar ensesine vur lokmasını al tiynette 😯

    YanıtlaSil
  4. Yurdum İnsanı hemen de nasıl ortama uyum sağlamış. 😅😅 Tatile gidip barda masa sandalye taşıyacak kadar ensesine vur lokmasını al tiynette 😯

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Masa taşımalarını anı kurtarmaya çalışmalarına yormuştum ilk başta ama tüm olanlardan sonra "en büyük Memoli" diye tezahürat yapmalarına ne demeli? Biz mi çok kinciyiz, yoksa toplumsal olayların çabucak unuttulması gibii onlar da olanları hemen sindirip unuttular bilmiyorum. Toplum olarak sorunumuz bu sanırım. Veya dediğim gibi biz çok kindarız :D

      Sil

blogumun adını neden değiştirdim?

Anladım ki insana tek bir kimlik yetmiyor. Belki de bu yüzden arttı son zamanlarda profillerdeki kocasının prensesi, paşasının annesi(!) ib...