12 Ekim 2016 Çarşamba

7 Ayın Hikayesi

hamilelik


Yazıya ilk 6 ayın hikayesi diye başladım fakat bir konu netlik kazanana kadar bitirip yayınlamak istemediğim için geçen sürede neredeyse 30. haftayı (7 ayı) doldurdum. Bu sebeple 7 ayın hikayesine döndü konu başlığı:) Dolayısı ile bir sonraki yazı da muhtemelen son 2 ayın hikayesi (olaysız geçerse de doğum hikayesi) olacak.

En başından beri acayip ikna olmuştum hamileliğimin çok rahat, sorunsuz ve harika geçtiğine. İlk aylar yaza geldiği için bolca gezdik, tatil yaptık denize girdik. Çoğu kadının son aya kadar yaşadığı mide bulantısı, kusma şikayetleri bende toplasan 5 kez anca olmuştu. O da yumurta, ağır yemek kokusu gibi şeyler olduğunda ortaya çıktığı için hiç ama hiç zorlanmadım. Uykum, halsizliğim ve migren ağrılarım artmıştı ama bol bol gezdiğim için çok fazla hissetmedim. Evde geçirdiğim günler ayağa kalkmaya halim olmuyordu o ayrı:) Dördüncü ay bitince o uyku hali falan da pek kalmadı zaten. Neyse ilk üç ay için yazılacak çok fazla bir şey yok, gelelim ikinci üç aya.

Hamile kalmadan bile önce nasıl doğum yapacağıma bile karar vermiş olduğum için tercih ettiğim hastane de buna uygun olmalıydı. Suda doğum videolarına takıktım bir süredir ve kesin olarak suda doğum yapmalıydım. Bilen bilir, çok yaygın değil Türkiye'de bu doğum şekli. Ecnebi memleketlerde millet patır patır suda doğum yaparken bizde hala sağlıklı olmadığını savunuyor doktorlar ve hemşireler. Hastanemi seçtim seçmesine fakat zaten ilk doğumda suda yaptırmadıklarını da öğrendim. Epizyotomi (doğumda atılan kesi) şartmış. rastgele yırtılmalar olması durumunda tamiri olmuyormuş onun. Haseki'de katıldığım gebelik okulunda ikna oldum nasıl olduysa ve suda doğumdan da vazgeçişim bu şekilde oldu. Tabi aynı doktora gitmeye devam ettim kendisine pek ısınamasam da. Fakat o hastane de doktor da artık vazgeçilmez değildi benim için.

Neyse, hamileliğimde yaşadığım ilk sinir bozucu olayı anlatmak istiyorum hemen. Muayenelerden birinde doktor bebeğin beynine takıldı, tekrar tekrar baktı ve bebeğin beyninin bir tarafının gelişmediğini, diğerine göre oldukça küçük kalmış olduğunu fakat en doğru bilgi için bir perinatologa görünmem gerektiğini söyledi ve bize bir perinatologa yönlendirdi. Doktoru aradık fakat tam 2 gün sonraya randevu alabildik. 2 Gün! Bebeğimde bir sorun var şüphesiyle nasıl yaşar insan 2 gün hiçbir şey olmamış gibi? Nasıl beklerdim 2 gün bu belirsizlikle? Hastaneden çıkınca eve gidemedik. öyle büyük bir acı hissettim ki tarifi yok bende. Bebek bekleyenler ve anneler tahmin eder nasıl hissettiğimi. Sahile inip biraz yürüdük ve yürürken karar verdim ne yapacağıma. 'Yarın hastaneye gideceğim, Haseki'ye. Güvenmiyorum ben bu doktora' dedim Ömer'e. Hemen randevu aldım, şansıma 1 gün sonrasına boşluk vardı randevularda. Normalde imkansıza yakındır oradan 1 gün önceden randevu alabilmek, bilen bilir.

Ertesi sabah erkenden gittik, muayene olmadan önce doktora anlattım durumu, ultrasonla baktı. Ben bir sorun görmüyorum fakat kesin bir şey söyleyemem diyerek beni daha önce Haseki'de birlikte çalıştığı ve çok iyi bir doktor olduğunu söylediği bir perinatologa yönlendirdi. Koşar adım o doktorun yolunu tuttuk. Durumu baştan aşağı bir kez de o doktora izah ettim. Beni muayeneye aldı randevum olmamasına rağmen. "Neye göre söylüyorlar böyle bir şeyi, hiç mi bilmiyorlar ölçüm yapmayı?" diye diye birkaç kez ölçüm yaptı ve hiçbir sorun olmadığını söyledi, ekrandan da göstererek bana iki beyin lobunun eşit olduğunu gösterdi ve içimi rahatlattı. Rapor yazdı doktoruma göstereyim diye de. Bir de ayrıntılı ultrason için randevu verdi. Zıplaya zıplaya çıktım muayeneden. Nasıl rahatladım nasıllll:) Ömer de öyle tabi. Belli etmese de epey korkmuştu.

Bu olaydan sonra zaten ilgisiz ve suratsız olan doktorumdan iyice de soğumuştum ve başka doktor arayışlarına da başlamıştım. Fakat nasıl olduysa kontrolde gayet ilgili, güler yüzlü ve anlayışlı birine dönüştü kadın. Bir şans daha verelim diyerek 1 ay sonraki randevumuzu da aynı doktordan aldık. Kendisini bana tavsiye eden diğer gebe arkadaşlara şeker yüklemesi yapmamış olan kişi ısrarla benden şeker yüklemesi yaptırmamı istedi. Sorun onlardan neden istemedi de benden istedi değil aslında. Sadece sebebini sorduğumda "ben öyle istiyorum" şeklinde bir cevap vermiş olması rahatsız etti beni. Şüphelendiğin bir şey varsa söyle değil mi? Yok, illa ki ukalalık yapacak. Neyse kendisine hiç güvenmediğim doktorun tavsiyesiyle yaptırdım şeker yüklemesini de ve sonucu 140'tan fazla olmaması gereken şeker yüklemesinde benim test sonucum 198 çıkmıştı! Sonucu öğleden sonra telefonda söyledi. Yalnız sonucu söylemeden önce bana neden şeker yüklemesi yapılmasını istediğini sordu. O an küfür edesim geldi kadına, yalan değil. Ne bileyim öyle istediniz işte, bana mantıklı bir sebep söylememiştiniz zaten dedim sonucun çok yüksek olduğunu ve hemen bir dahiliyeye görünmem gerektiğini söyledi. O an yemin ettim bir daha o doktora gitmeyeceğime dair. İnstagramdan takip ettiğim ve benimle aynı semtte, hatta aynı mahallede ikamet eden Pembekurdeleli Nur'a hemen bir mesaj attım ve iyi bir doktor tavsiyesi istedim. Sağ olsun hemen geri dönüş yaptı bana. Yürüyerek bile yarım saat gibi bir sürede gidebileceğim bir mesafedeki bir hastanedeki doktorlardan birini önerdi. Yoğunluğundan ötürü kendisinden randevu almak epey zormuş o ayrı:) Bu arada eski doktorum epey uzak bir hastanedeydi ve trafiksiz bile yarım saatte gitmek mucizeydi. Yakın olması da ayrıca iyi oldu.

Yeni doktorumla ilk randevum inanılmaz iyi geçti. O güne kadar 10 dan fazla kez ultrasona girdim, fakat yeni doktorumla 1 muayenede diğer 10 kontrolün toplamından daha uzun ve kaliteli bir muayene geçirdim. Şeker yüklemesi sonucunu da konuştuk. Sonuçta bir yanlışlık olabileceğini, zira şekerim olduğuna dair bebekte herhangi bir belirti görmediğini söyledi. Ben de ona bayramda ağrı sebebiyle doktora gittiğimde yapılan idrar tahlili sonucunda tahlili yaptıran doktorun idrarda şeker çıktığını söylediğini belirtince dikkat kesildi ve yüksek çıktığı için ikinci bir yükleme yapmayacağını fakat dahiliyeye gidip doktorla görüşmemi ve ölçüm cihazı ile takibimi yapmam gerektiğini söyledi. Aynı gün dahiliyeye göründüm ve ölçüm cihazımı aldım. 1 Hafta sonra kontrole gidip değerlerimi gösterecektim doktora. Yememem gereken şeyler genelde benim beslenme şeklimi oluşturuyordu ve o hafta neredeyse hep aç gezdim. 2 Gün boyunca da ağladım istediğimi yiyemiyorum diye. Düşünün ne pis boğazım :D Hamileyken bile istediğimi yiyemeyecek miyim? Aş erme lüksüm de mi yok? Bu ne biçim hamilelik diye diye ağladım. Mutsuz bir hamilelik geçirmek istemiyordum ama bu gidişle haftalarca istediğim hiçbir şeyi yiyemeyeceğim için ilk hamileliğimin tadını bile çıkaramayacaktım. İlk hafta yediklerime dikkat etmeme rağmen, hatta iki gün üst üste akşam yemeğinde aynı şeyi yediğimde bile bir akşam şeker normal görünmesine rağmen ikinci akşam 150'den fazla çıktığı oluyordu. sinir krizi geçirip ağlamamak elde değil. Yememe izin olan şeylerde bile defalarca yüksek çıktığı oldu. 1 Haftanın sonunda kontrole gittiğimde doktor 1 hafta daha da dikkat ederek ölçümleri yapmamı ve tekrar gelmemi istedi. bunu 2 kez daha tekrarladık. Değerler daha iyiydi fakat yine de arada sebebini anlayamadığım yükselmeler oluyordu dikkat etmeme rağmen. Psikolojimin çökmesine ramak kalmışken internette şekeri nasıl düşürürüm diye google'layıp çare aradım kendime ve google amca sağolsun buldum o çareyi. Yürüyüş! Birkaç makale okudum. Yemeklerden sonra yapılan yarım saatklik yürüyüşler şekerin yükselmemesine yardımcı hatta egzersizler düzenli hale gelirse diyabetten korunmak bile mümkündü yazılanlara göre.. Evlilik yıl dönümümüzde sahilde 1 saat (4.5km) kadar yürüdükten sonra yemeğe gittik ve ben asla yememem gereken bir şey yedim. Beyaz ekmek. hem de koca 3 dilim. Yemek öncesi yürüyüş kesmedi şeker ölçüm saatim gelene kadar inip sahilde biraz daha yürüdük. Sonuç muhteşem. Evde aksam sadece çorba ve salata yediğim zamanlar çıktığı değerlerde çıktı. Bugün özel bir gün deyip bir de dondurma patlattım, şekerim yine yükselmedi. Yalnız o gün toplamda 10 km yürümüş oldum belirteyim. Yarım saatlik yürüyüşün dondurmaya yeteceğini hiç zannetmiyorum.

O günden sonra düzenli yürümeye başladık Ömer'le. Bu arada kendisi aslında gayet fit görünür fakat nahoş bir göbeği vardır itiraf ediyorum, kendisi duymasın:) Ona ayrı yemek pişirmiyorum, ben ne yiyorsam onu yiyor. Beyaz ekmek eve girmeyeli epey oldu dolayısı ile o da yiyemiyor. Benimle yürümesinin ve benim yediklerimi yemesinin sonucunda o nahoş olan göbeği gitti, yemek yediğindeki şişkin hali bile göbeksiz olmaya başladı :) Yaklaşık 12 gündür sabahları ve akşamları olmak üzere günde 2 kez yürüyüşe çıkıyoruz ve yemek yerken çok daha rahatım. 2 Gün önce doktora son 1 haftalık ölçümlerimi götürdüğümde aslında arada kaçamak yaptığımı ama yürüyüş yaptığım için şekerin yükselmediğini söylediğimde çok sevindi ve böyle devam etmemi, yeniden yükselmeler yaşarsam koşa koşa kontrole gelmem gerektiğini söyledi. Yalnız yememem gereken şeyleri yiyip de yemek sonrası yürümediğimde hiç hoş olmayan sonuçlar çıkıyor ölçümlerde. Zaten kendimi de inanılmaz kötü hissediyorum şekerim yükseldiğinde. Artık hissedebiliyorum ve çok daha dikkatliyim. Henüz dondurma dışında bir tatlıyla deneme yapmadım. Yapar mıyım bilmiyorum, daha 10 haftam var. Yaşayıp göreceğim.

Son olarak, vakit geçmiyor, 40 hafta çok uzunmuş, bitmek bilmedi diye şikayet edip dururken bir de şeker çıkması epey canımı sıkmıştı ama son 10 gündür her şey değişti. 10 hafta kaldı ve karnım büyüdükçe sevmeye başladım hamileliği. Şimdi bitecek diye üzülür oldum. Varlığını, hareketlerini hissetmek paha biçilemez. Aradaki bağı hissetmeye başladım gerçek anlamda. Kucağıma alana kadar böyle şeyler hissetmeye başlamayacağımı düşünürdüm ama öyle olmadı. İlk iki trimester varlığını pek hissetmedim, o yüzden bir an önce bitsin isterdim ama son trimester çok güzel, tarifi zor şeyler hissetmeye başladım. Bu halimizi çook özleyeceğim. Keşke hep bu kadar benim olsan...

Yazı biraz uzadı farkındayım ama eğer sabredip sonuna kadar okuduysan ne mutlu bana:) tekrar beklerim. Şimdilik hoşça kal. Fotoğraflarım için instagram profilimi ziyaret edebilirsin: https://www.instagram.com/novoluni/

blogumun adını neden değiştirdim?

Anladım ki insana tek bir kimlik yetmiyor. Belki de bu yüzden arttı son zamanlarda profillerdeki kocasının prensesi, paşasının annesi(!) ib...